sektor-performansi-ca144b

Türkiye’de Hangi Sektörler Hızla Büyüyor?

İşletmelerin mali işlerini raporlaması, düzenlemesi ve kayıt altına alınmasında muhasebeci seçimi oldukça önemlidir. Muhasebeciler bir diğer ifadeyle mali müşavirler işletmelerin mali işlerini düzenleyerek raporlar, kayıt altına alır. Böylece, işletme sahibi birçok mali işlemi takip etmek zorunda kalmaz. Muhasebe kayıtları üzerinden işletmelerin finans raporları hazırlanır. İşletmelerin senelik mali yatırımlarını yönetmeleri açısından muhasebe kayıtları oldukça önemlidir.

Türkiye’de Hangi Sektörler Hızla Büyüyor?

2025’te Türkiye’de büyüyen sektörler hem girişimciler hem de pazar payını genişletmek isteyenler için fırsatlarla dolu. Siz de teknolojiyle büyüyen sektörlere yönelerek küresel rekabette fark yaratabilirsiniz.

Teknolojinin gelişmesi ve dijital dönüşüm, sektörlerin evrilmesini etkileyen en büyük etkenlerdir. Bu nedenle Türkiye’de büyüyen sektörler, genellikle teknolojiyle iç içe olan ve tüm süreçlere entegre edebilen lojistik, e-ticaret, sürdürülebilir enerji gibi gelecek vadeden alanlardır. Teknolojiyi aktif kullanabilen her sektör, gelişmeye devam ettiği için büyümenin parçası haline gelir. Ancak bunun için iyi öngörüler gerekir. Örneğin; teknolojinin ne yöne ilerlediği, sektör bazında hangi girişimlerin başarılı olduğu, değişen trendler neticesinde taleplere nasıl uyum sağlanacağı gibi konular her an gündemde tutulmalıdır. 2025 yılında Türkiye’nin ekonomik yapısı, bu dinamiklere uyum sağlayan sektörlerin yükselişiyle şekillendiği için yatırımları da doğrudan etkiler. Türkiye’de büyüyen sektörler içinde doğru adımlar attığınızda, işletmenizi kalıcı başarıya ulaştırabilir, Türkiye’nin ekonomik potansiyelinden tam anlamıyla yararlanabilirsiniz. Peki, hangi sektörler büyümenin bir parçası? Gelin, fırsatlarla dolu sektörleri ve iş biçimlerini birlikte keşfedelim.

Türkiye’de Büyüyen Sektörler Hangileri?

Türkiye’nin ekonomik dinamikleri, teknoloji ve küresel trendlerle şekillenen bir büyüme yolculuğu yaratır. Dolayısıyla Türkiye’de büyüyen sektörler de inovasyonla desteklenen ve yerel avantajlarla güçlenen alanlarda yoğunlaşır. İşletmelerin süreçlerini yeniden yapılandırmasını sağlayan temel etken ise teknolojik dönüşümdür. Ayrıca sürdürülebilirlik odaklı girişimler de çevresel hedeflerle uyumlu fırsatlar yaratabilir. Genç nüfusun teknoloji odaklı girişimleriyle yenilikçi projeler ortaya çıkar. Örneğin; dijital dönüşümden yararlanabilen lojistik, e-ticaret ve enerji gibi alanlar hem yerel hem küresel taleplere yanıt verir. Devlet teşvikleri de bu sektörlerde girişim başlatmayı kolaylaştırır. Ancak bölgesel avantajları da unutmamak gerekir. Çünkü işletmeleri uluslararası pazarlara taşıyabilecek fırsatlar doğurabilir. Kısaca Türkiye’de büyüyen sektörler içinde doğru stratejilerle hareket ettiğinizde işletmeniz kalıcı başarıya ulaşabilir. Gelecek vadeden dinamik sektörler ise şöyle sıralanabilir:

  • Yazılım ve Bilişim: Yapay zekâ ve bulut tabanlı çözümler, işletmelerin verimliliğini artırır. Küresel pazarlara yönelik yazılım ihracatı da sektörün büyümesini hızlandırır.
  • E-Ticaret: Online alışverişin yaygınlaşması, işletmelere uygun başlangıç maliyetiyle ilerleme imkânı tanır. Dijital pazarlama entegrasyonu, rekabet avantajı sağlar.
  • Yenilenebilir Enerji: Güneş ve rüzgâr enerjisi, çevresel hedeflerle uyumlu projelerle öne çıkar. Devlet destekleri de bu alanda girişimcileri cesaretlendirir.
  • Tarım Teknolojileri: Akıllı tarım sistemleri, verimliliği artırır ve sürdürülebilir üretimi destekler. Çeşitli inovasyonlar, sektörün küresel taleplere yanıt vermesini mümkün kılabilir.
  • Sağlık Teknolojileri: Tele-tıp ve biyoteknoloji, sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırır. Yerli üretim cihazlarla ithal bağımlılık azalabilir.

Teknolojik Yeniliklerin Öncü Sektörleri

Yazılım, yapay zekâ ve bilişim, Türkiye’de büyüyen sektörler arasında öncü konumdadır. Çünkü dijital dönüşüm, sektör olarak uygun olan hemen her işletmenin iş süreçlerini yeniden yapılandırmasını sağlar. Örneğin; yapay zekâ tabanlı çözümler, veri analitiği ve otomasyonla işletmelerin verimliliğini artırır. Yerli yazılım girişimleri başlatılarak uluslararası pazarlara açılmak, genç ve yetkin iş gücüyle projeleri hayata geçirmek de mümkün. Çünkü genç ve yetkin iş gücü, teknoloji odaklı sektörlerin büyümesini hızlandırabilir, entegrasyon süreçlerinde hız kazandırabilir. Öte yandan devlet teşviklerinden faydalanarak yenilikçi girişimleri destekleyebilir, bulut tabanlı sistemlerle maliyetleri düşürerek esneklik kazanabilirsiniz. Hali hazırda bir işletmeniz varsa yazılım çözümleriyle müşteri deneyimini iyileştirebilir, bulut tabanlı sistemlerle maliyetleri düşürüp esneklik kazanabilirsiniz.

Bilişim sektörü, dijital dönüşümün belkemiğidir. Çünkü işletmeniz veri analitiğiyle pazar trendlerini daha iyi okuyabilir. Yapay zekayı sistemlerinize entegre ettiğinizde ise müşteri odaklı çözümler geliştirmeniz kolaylaşır. Örneğin; e-ticaret platformlarında kişiselleştirilmiş önerilerle satışları artırabilirsiniz. Böylece yerli girişimleriniz de küresel teknoloji devleriyle rekabet edebilir hale gelir. Yani sektörün dinamizmine ayak uydurduğunuz takdirde girişimleriniz başarılı şekilde ilerleyebilir, alanınızda kalıcı başarı elde edebilirsiniz.

Yenilenebilir Enerji ve Sürdürülebilirlik

Yenilenebilir enerji, Türkiye’de büyüyen sektörler arasında çevresel hedeflerle uyumlu bir yükseliş gösterir. Örneğin; günümüzde enerji üretiminde sürdürülebilirliği artıran güneş ve rüzgar enerjisi projelerine yatırım yaparak Türkiye’nin coğrafi avantajlarından faydalanmak mümkün. Güneş enerjisi sistemleriyle çevre dostu çözümler sunabilir, devlet teşvikleriyle yenilenebilir enerji girişimleri başlatabilirsiniz. Yeşil teknolojilerle çevresel etkiyi azaltmak da Türkiye’de büyüyen sektörler içinde uzun vadeli büyüme fırsatları yakalamanın başka bir yolu olabilir. Bu sektöre yönelerek hem çevresel hem ekonomik kazanç elde edebilirsiniz. Otomotiv sektörü, elektrikli ve hibrit araçlarla sürdürülebilirlik trendine uyum sağlayan alanlardan biridir. Yerli üretim girişimleri de bu alanda rekabet gücünü bir hayli artırdığı için bu yönde yapılacak girişimlerin başarı oranı yüksek olabilir. Örneğin; elektrikli araç şarj altyapısı sektörün büyümesine katkı sağlayabilir.

2025 Türkiye Sektör Analizi

E-ticaret, yenilenebilir enerji, tarım teknolojileri ve sağlık sektörü öncü konumunu korurken lojistik ve gıda teknolojileri de dikkat çeker. Yani Türkiye’de büyüyen sektörler denildiğinde akla ilk olarak 2025’te teknolojik yenilikler ve küresel entegrasyonla güçlenen sektörler gelir. Örneğin; akıllı sulama sistemleri geliştirilerek verimliliği artırılması tarım sektörünün büyümesine yardımcı olur. Lojistik sektörü de benzer şekilde, e-ticaretin büyümesiyle paralel olarak güçlenir. Çünkü e-ticaret söz konusu olduğunda en önemli konu ürünlerin alıcıya en iyi şekilde, en kısa zamanda ulaşmasıdır. Dolayısıyla e-ticaret ve lojistik birlikte büyüyen sektörlere iyi bir örnektir.

Orka Sektör

Türkiye’de büyüyen sektörler içinde yer almak, doğru finansal yönetim ve e-ticaret entegrasyonlarıyla kolaylaşır. Orka Bilgisayar, muhasebe, e-fatura, e-defter ve finans yönetimi çözümleriyle iş süreçlerinizi güçlendirebilir. Yenilikçi yazılımlarla işletmenizi rekabete hazır hale getirebilirsiniz.

sirket-5449

Şirket Kapatma Nasıl Yapılır? Tasfiye Nedir?

Bir kez emek harcadıktan sonra düzenli kazanç sağlayan pasif gelir, sürekli çaba gerektirmeyen bir gelir türüdür. Doğru yöntemlerle finansal özgürlüğe ulaşmak isteyenler için ideal bir seçenektir.

Günümüz dünyasında herkes daha rahat bir yaşam ve finansal güvenlik arar. Dolayısıyla çeşitli yatırımlar ve gelir yöntemleri sıkça gündeme gelir. Bunların arasında yer alan pasif gelir, düzenli gelir akışı sağlarken günlük iş yükünüzü azaltacağından tam da aradığınız yöntem olabilir. İşletme sahibi ya da bireysel yatırımcı olmanız fark etmeksizin size pek çok açıdan esneklik sunar.

İlk etapta zaman, para veya emek yatırırsınız ancak sonrasında gelir akışı daha az eforla devam eder. Örneğin; dijital ürün ya da kira geliri, bu yöntemin en bilinen yollarındandır. Önemli olan, kendi ihtiyaçlarınıza uygun bir strateji belirlemeniz ve başlangıç adımlarını sağlam atmanızdır.

Şirket Tasfiyesi Ne Anlama Gelir?

Tasfiye, şirketin faaliyetlerini tamamen sonlandırmadan önceki yasal kapanış sürecidir. Şirketin varlıkları elden çıkarılır, borçları ödenir ve varsa kalan mal varlığı ortaklara dağıtılır. Yani tasfiye, şirketin tüm ticari ilişkilerini resmî olarak sona erdirdiği, “temiz kapanış” yaptığı aşamadır.

Süreç şirket ortaklarının kararıyla başlatılır. Ancak bazı durumlarda mahkeme kararı ya da iflas gibi zorunlu sebeplerle de devreye girebilir. Özellikle limited ve anonim şirketlerde, tasfiye süreci yasal zorunluluktur; doğrudan kapatma mümkün değildir.

Tasfiye aşamasında şirket artık aktif ticari faaliyette bulunamaz. Ancak bazı işlemler hâlâ yürütülür: Alacakların tahsil edilmesi, stokların satılması, devlete karşı olan yükümlülüklerin yerine getirilmesi gibi. Bu nedenle şirketin başına tasfiye memuru atanır. Yetkili kişi tüm kapanış işlemlerinden sorumlu olur, sürecin düzenli işlemesini sağlar.

Hangi Şirketler Tasfiye Sürecine Girmelidir?

Tasfiye süreci, esas olarak tüzel kişiliğe sahip şirketlerin kapatılması için zorunlu adımdır. Özellikle limited ve anonim şirketler, faaliyetlerini sonlandırmak istediklerinde resmi olarak tasfiye sürecine girmek zorundadır. Bu tür şirketlerde sadece vergi dairesine “kapatıyoruz” demek yeterli değildir; tüm hukuki yükümlülüklerin tek tek yerine getirildiği kapanış prosedürü şarttır.

Buna karşılık şahıs şirketlerinde tasfiye süreci zorunlu değildir. Şahıs işletmeleri, vergi dairesi ve meslek odalarına yapılacak birkaç bildirimle faaliyetlerini durdurabilir. Fakat vergi borcu ya da SGK yükümlülüğü olan şahıs işletmesi de yine dikkatli şekilde kapatılmalıdır. Aksi takdirde işletme sahibi bireysel olarak sorumlu tutulur.

Şirket Tasfiye Süreci Nasıl Başlatılır?

Şirket kapatma sürecindeki adımlar, şirketin türüne göre küçük farklılıklar gösterebilir ancak genel çerçeve aynıdır. Genel geçerli olan prosedürler aşağıdaki gibidir:

  • Tasfiye süreci, şirket ortaklarının aldığı genel kurul kararıyla başlatılır. Kararda şirketin tasfiye edilmesine karar verildiği açıkça belirtilmeli ve tasfiye memuru atanmalıdır. Tasfiye memuru çoğu zaman ortaklardan biri olur; ancak dışarıdan bir kişi de bu görev için seçilebilir.
  • Alınan karar, noter tarafından onaylanır ve ardından ticaret sicil müdürlüğüne bildirilir. Bu adım, sürecin resmiyet kazanması açısından oldukça önemlidir.
  • Tasfiye kararının noter onaylı örneğiyle birlikte ticaret siciline başvuru yapılır. Karar tescil edildikten sonra, şirketin tasfiye sürecine girdiği, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilir. İlanla birlikte şirketin borçlu ya da alacaklı olduğu kişi ve kurumlara da bildirim yapılmış olur.
  • Tasfiye sürecine girildiği vergi dairesine ve SGK'ya resmi olarak bildirilmelidir. Defterlerin kapanışına kadar sürecek olan geçici durum bildirilir. Şirket tasfiye sürecinde dahi vergi ve SGK açısından yükümlülüklerini sürdürmek zorundadır.
  • Tasfiyeye giren şirketin ünvanına “Tasfiye Halinde” ibaresi eklenir. Örneğin, “ABC Ltd. Şti.” artık “Tasfiye Halinde ABC Ltd. Şti.” olarak geçer. Sürecin resmiyetini gösteren bir diğer önemli aşamadır.

Bu adımlardan sonra şirketin fiilen ticari faaliyeti sona ermiş olur; ancak tasfiye işlemleri tamamlanana kadar defter tutulmaya ve beyanname verilmeye devam edilir.

Şirketin Kapanması İçin Yapılması Gerekenler Nelerdir?

Tasfiye memuru, şirketin tüm borç ve alacaklarını detaylı olarak çıkarmalıdır. Varsa alacakları tahsil edilir. Müşterilerden, iş ortaklarından veya üçüncü kişilerden olan alacaklar tasfiye döneminde şirket hesabına geçirilmelidir. Tahsil edilen alacaklarla birlikte, şirketin borçları ödenir. Tedarikçi borçları, SGK primleri, vergi borçları ve çalışanlara olan maaş/ihbar/kıdem tazminatları öncelikle kapatılmalıdır.

Tasfiye sürecinde tutulan defterlerin, kayıtların en az 10 yıl süreyle saklanması zorunludur. Bu yükümlülük, tasfiye memuru tarafından üstlenilir veya arşiv sorumlusu belirlenerek devredilir.

İşlemler devam ederken her ay KDV, muhtasar gibi beyannameler verilmeye devam edilir. Ek olarak tasfiye başlangıcında açılış bilançosu ve her yıl tasfiye dönemi sonu için ara bilanço düzenlenir. Süreç tamamlandığında ise tasfiye kapanış bilançosu hazırlanır.

Tasfiye Süresi Ne Kadar Sürer?

Türk Ticaret Kanunu'na göre, tasfiye sürecinin yasal olarak en az 6 ay sürmesi gerekir. İlgili süre, şirketin tasfiye kararının Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edilmesinden itibaren başlar. Belirlenen süre şirketin hiçbir borç bırakmadan ve ileride bir hak talebine konu olmadan kapanabilmesini sağlar. Eğer alacaklılar bu süre zarfında taleplerde bulunursa, talepler karşılanmadan tasfiye süreci tamamlanamaz.

Bazı şirketler, çok sayıda alacak ve borca, geniş varlık listelerine ya da devam eden dava süreçlerine sahip olabilir. Benzer durumlarda tasfiye süreci 6 ayı aşabilir, 1 yılı bulabilir. Özellikle aktif olarak çalışan, çok sayıda müşteri ya da tedarikçisi olan şirketlerde işlemlerin tamamlanması zaman alabilir.

Şirket Tasfiyesi Sonrası Yapılması Gerekenler

Tasfiye memuru, tüm işlemleri tamamladıktan sonra şirketin tasfiye sonu bilançosunu hazırlar. Bilanço, şirketin tasfiye sonrası kalan varlıklarının durumunu gösterir. Eğer tüm yükümlülükler sıfırlandıysa, kalan varlıklar ortaklara dağıtıldıysa, bilanço sıfır bakiye ile kapanır.

Tasfiye süreci tamamlandıktan ve kapanış bilançosu hazırlandıktan sonra, şirketin ticaret sicilinden silinmesi gerekir. Bunun için tasfiye memuru, Ticaret Sicil Müdürlüğü'ne gerekli belgelerle başvurarak “tasfiyenin sona erdiğini” bildirir. Bildirimle birlikte, şirketin ünvanı sicilden silinir ve artık resmî olarak faaliyet gösteren bir tüzel kişilik kalmaz. Ticaret sicil işlemleri tamamlandıktan sonra, ilgili vergi dairesine gidilerek şirketin vergi kaydının resmen terk edilmesi sağlanır.

mali-musavir-veya-muhasebeci-secerken-dikkat-edilmesi-gerekenler-1_800x400

Muhasebeci Seçimi Nasıl Yapılır, Nelere Dikkat Edilir?

İşletmelerin mali işlerini raporlaması, düzenlemesi ve kayıt altına alınmasında muhasebeci seçimi oldukça önemlidir. Muhasebeciler bir diğer ifadeyle mali müşavirler işletmelerin mali işlerini düzenleyerek raporlar, kayıt altına alır. Böylece, işletme sahibi birçok mali işlemi takip etmek zorunda kalmaz. Muhasebe kayıtları üzerinden işletmelerin finans raporları hazırlanır. İşletmelerin senelik mali yatırımlarını yönetmeleri açısından muhasebe kayıtları oldukça önemlidir.

İşletmeler için Muhasebeci Seçme Rehberi

İşletmelerde mali işlemlerin düzenlenmesi ve raporlanması zaman alan bir iştir. Bu süreçlerin işletme sahipleri tarafından takip edilmesi ise firma yönetimini zorlaştıran bir etken olabilir. Firma sahipleri mali işlemleri gerçekleştirmek için fazla vakit harcayabilir. Bu nedenle, mali işlemlerin bir muhasebeci tarafından takip edilmesi şirketteki işlemlerin yürütülmesi ve yönetilmesini kolaylaştırabilir. Ancak mali işlemlerin doğru bir şekilde yönetilmesi ve takip edilmesi için de uzman bir muhasebeci seçmek önemlidir. İşletmeniz için muhasebeci seçerken birtakım hususlara dikkat ederek mali işlemlerinizi profesyonel destek ve hizmetlerle yönetebilirsiniz.

Muhasebeciler İşletmelerde Hangi İşleri Yapar?

İşletmelerin mali işlerini doğru planlaması için muhasebeci seçimi kadar hangi finansal işlemlerde mali müşavirden yardım alacağını da belirlemesi gerekir. Bu nedenle, işletmeler muhasebeci ile anlaşırken hangi işlerin mali müşavir tarafından yürütüleceğini de iş sözleşmesi kapsamında belirlemeleri önemlidir.

Muhasebeciler firmaların mali işlerini yürütmekle sorumlu çalışanlardır. Uzman muhasebecilerin işletmelerde gerçekleştirdiği işler şu şekilde sıralanabilir:

  • Şirketlerin mali politikalarını belirleyerek etkin yönetim için önerilerde bulunur.
  • Şirketin 6 aylık ya da yıllık periyotlarla vergi beyannamelerini hazırlar.
  • Şirketlerin mali durumlarını takip ederek raporlar. Yıllık mali planlamaları gerçekleştirir.
  • Firmaların mali risklerini raporlar ve değerlendirir.
  • İşletmelerin gelir gider dengelerini takip ederek finansal raporlar hazırlar.
  • Vergi yükümlülükleri ve ödemelerinin optimize edilmesi için danışmanlık hizmetleri verir.
  • Firmaların günlük, aylık ve yıllık mali işlemlerini gelir gider tabloları ile kayıt altına alır.
  • Şirket içerisindeki mali kayıtların doğruluğunu güvence altına alır.

 Doğru muhasebeci seçimi ile mali işlemlerinizi takip edebilir, şirket yatırımlarınızı doğru bir şekilde yönetebilirsiniz.

Muhasebeci Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?

Serbest muhasebeci seçiminde birtakım hususlara dikkat ederek mali işlemlerinizi etkili yönetebilecek mali müşavirlerle birlikte çalışabilirsiniz. Muhasebeci seçerken lisans, çalışan nitelikleri, uzmanlık alanı, iş tecrübesi, maliyet gibi farklı faktörleri dikkate almalısınız. İyi bir muhasebeci seçiminde şu hususları dikkate alabilirsiniz:

  • Muhasebeci seçiminde ilk olarak adayın eğitim durumu, kariyeri ve güvenilirliği incelenmelidir.
  • Muhasebe alanındaki uzmanlık derecesi, iş tecrübesi, mevzuat ve vergilendirme konularındaki bilgi birikimi dikkate alınmalıdır.
  • Mali işlemlerin yürütülmesi için adayın SMMM (Serbest Muhasebeci Mali Müşavir) belgesine de sahip olması gereklidir. Mali işlemlerin mevzuata uygun yürütülmesi için bu belge zorunludur.
  • Muhasebecinin finansal raporlama yaparken kullandığı altyapı ve teknoloji de oldukça önemlidir. Adayın finansal yazılımlarını kullanmasını test ederek daha kolay karar verebilirsiniz.
  • Mali kayıtları tutacak olan muhasebecinin güvenilir olması, işini doğru yapması da oldukça önemlidir.
  • Muhasebecilerle iş sözleşmesi yaparken danışmanlık hizmeti ve ücretleri hakkında da detaylı bilgi almalısınız.

Doğru Muhasebeci Seçimi

Doğru muhasebeci seçimi için birtakım kriterler belirleyerek adaylarla mülakat gerçekleştirebilirsiniz. Muhasebeci adayı ile mülakatta şu hususları görüşebilirsiniz:

  • Teknolojik bilgi birikimi: Bilgi teknolojisi kullanımı ve dijitalleşme ile hızlı veri akışı sağlama iş süreçlerini hızlandırır ve kolaylaştırır. Mali süreçlerde muhasebecinin ilgili mesleki programlara hakim olması gereklidir.
  • Vergi planlaması: Şirketin vergi ödemeleri genellikle muhasebeciler tarafından gerçekleştirilir. Bu nedenle, muhasebeci işletmenin vergi yükünü hafifletecek rasyonel stratejiler geliştirmelidir.
  • Erişilebilirlik: Muhasebeci ile iletişim kanallarının açık olması da mali işlerin yönetiminde önemli bir faktördür. İhtiyacınız olduğundan mali müşavir ile doğrudan iletişim halinde olmak işlerin hızlı yürütülmesini sağlar.
  • Danışmanlık hizmeti: Mali süreçlere göre iş planlarının yönetilmesi ve realist fikirler geliştirilmesi için danışmanlık hizmeti sağlamak da muhasebecinin görevleri arasında yer alabilir. Mali yönden işinizi büyütme için rehberlik mali müşavirliğin önemli bir hizmetidir.
  • Kariyer: Muhasebecinin mali müşavirlik alanında ne kadar süre ile çalıştığı, referansları oldukça önemlidir. İşini profesyonel şekilde yapmak için alanında uzman, yeterli iş tecrübesine sahip muhasebeciler tercih edilmelidir.
  • Hizmet ve Maliyet: Muhasebeci adayı ile mülakatta hem sağlayacağı hizmetler hem de iş sözleşmesine göre alacağı ücret belirlenmelidir. İş akdinde bu detaylara yer vererek kendinize hukuki güvence oluşturabilirsiniz.

Doğru Muhasebeci Seçmenin Avantajları

İyi bir muhasebeci ile çalışmak işletmelere birçok avantaj sağlar. İyi bir mali müşavir ile anlaşarak işletmenin mali durumunu takip etmeniz büyüme hedeflerinize daha kolay ulaşmanızı ve finansal kaynaklarınızı daha etkili yönetmenizi sağlayabilir. Doğru muhasebeci seçmenin avantajları şu şekildedir:

  • Şirketiniz için olası mali riskleri daha kolay öngörerek hızlı tedbirler geliştirebilirsiniz.
  • Muhasebecinin networking ağından faydalanarak yeni iş ortaklıklar kurabilirsiniz.
  • Vergi planlamasını doğru bir şekilde yaparak mevzuat ve yasal prosedürlerin yükümlülüklerini kolay bir şekilde yerine getirebilirsiniz.
  • Muhasebe programları ile geleneksel süreçlere göre mali işlemlerinizi daha kolay bir şekilde yapabilirsiniz.
  • Mali kayıtlarınızı elektronik ortamda sürekli güncel tutarak verilerinize kolay bir şekilde erişebilirsiniz.

Orka Muhasebe

Orka Bilgisayar tarafından sunulan kurumsal muhasebe ve yazılım çözümlerinden faydalanarak mali işlemlerinizi hızlı, kolay bir şekilde yapabilirsiniz.

girisimcilik egitimi

İş Kurarken En Çok Yapılan Hatalar ve Nasıl Kaçınılır?

Girişimcilik yolculuğunda engellerle karşılaşmak kaçınılmazdır, ancak hiç biri gerçek bir engel değildir. Doğru adımlarla iş kurma hatalarından kaçınabilir, sağlam bir başlangıç yapabilirsiniz.

Girişimcilik, tutku, cesaret ve vizyonun kesişiminde gerçekleşen özel bir yolculuktur. Yeni iş kurma hayali, çoğu zaman sınırsız fırsatlarla doludur. Ancak, bu yolculukta deneyimsizlikten kaynaklanan iş kurma hataları ciddi engeller yaratabilir. Örneğin; heyecanın da getirdiği aceleci kararlar, girişiminizde sağlam temel oluşturmanızı zorlaştırır. Öngörüsüzlük, hayalleri gölgede bırakabilecek tuzaklara yol açar. Stratejik planlama eksikliği ise finansal yönetim yanlışları ya da pazar dinamiklerini yanlış okuma, girişimin başarısını riske atabilir. Neyse ki özenli hazırlık, bu tür yanlış adımları önleyebilir.

Bilinçli vizyon, yalnızca yaratıcı fikirle değil, disiplinli bir yaklaşımla şekillenir. Peki iş kurma aşamasında hangi hatalar risklidir? Gelin, emin adımlarla ilerleyerek iş dünyasında nasıl kalıcı bir iz bırakılır, birlikte keşfedelim.

İş Kurarken Yapılan Hatalar ve Stratejik Planlamanın Önemi

İş kurma serüvenine başlarken genellikle büyük bir heyecan hissedilir, ancak bu coşku, iş kurma hatalarını da beraberinde getirebilir. Yetersiz hazırlık, plansız adımlar ve gerçekçi olmayan beklentiler, girişimin erken aşamalarında ciddi sorunlar doğurur. Stratejik vizyon olmadan yola çıktığınızda kaynakların yanlış kullanılmasından rekabet karşısında zayıf kalmaya kadar birçok olumsuz sonucu tetiklemiş olursunuz. Bu yanlış adımlar da girişimin sürdürülebilirliğini tehlikeye atar. Başarılı başlangıç için her adımın dikkatle planlanması gerekir. En yaygın iş kurma hataları ise şunlardır:

  • Piyasa Dinamiklerine Hakim Olmama: Rakiplerin ve sektör trendlerinin analiz edilmemesi, girişimin hedef kitlesiyle bağ kurmasını engeller.
  • Gerçekçi Olmayan Hedefler Belirleme: Aşırı iyimser gelir projeksiyonları, kaynakların hızla tükenmesine yol açar.
  • Kaynakların Yanlış Yönetimi: İnsan gücü, zaman ve sermayenin verimsiz kullanımı, girişimi zayıflatır.
  • Esneklik Eksikliği: Değişen koşullara uyum sağlayamamak, girişimin büyümesini sınırlar.

Stratejik planlama, iş kurma hataları ile mücadelede temel bir kalkandır. Net yol haritası, girişimin hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracaktır. Pazar koşullarını analiz eden, gerçekçi hedefler koyan ve kaynakları etkin kullanan plan, girişiminizi sağlam temele oturtur. Böylece öngörülemeyen risklere karşı hazırlıklı olarak uzun vadeli başarı kazanabilirsiniz.

İş Kurma Sürecindeki Hatalar ile Finansal Yönetim

Finansal yönetim, girişimin ayakta kalmasının belkemiğidir, ancak iş kurma hataları genellikle bu alanda yoğunlaşır. Örneğin; bütçe planlamasını ihmal ettiğinizde ya da nakit akışını yanlış yönettiğinizde, işin sürdürülebilirliği tehlikeye girer. Yani gelir ve gider dengesini göz ardı etmek, kısa sürede likidite sorunlarına yol açacaktır. Sermayenin yanlış yatırımlara yönlendirilmesiyle girişimin büyüme potansiyelini kısıtlayabilirsiniz. Çünkü finansal disiplin eksikliği, en parlak fikirlerin bile sönmesine neden olur.

Bir diğer yaygın hata, mali öngörülerin gerçekçi olmamasıdır. Aşırı iyimser gelir tahminleri ya da beklenmedik harcamaları hesaba katmama, sizi hazırlıksız yakalayabilir. Örneğin; vergisel yükümlülükler ya da acil durum rezervleri gibi detaylar gözden kaçtığında iş kısa sürede krize sürüklenebilir. Dolayısıyla finansal okuryazarlık eksikliği de iş kurma hataları arasında öne çıkar. Temel olarak mali tabloları doğru okumayı ve uzun vadeli bütçe planlaması yapmayı öğrenebilir, sürpriz giderleri ön görerek girişiminizin geleceğini destekleyebilirsiniz.

Yeni İş Kurarken Kaçınılması Gereken Hatalar ve Pazar Analizi

Yeni iş kurarken genellikle hedef kitleyi ve rekabet ortamını doğru analiz edememekten bazı hatalar meydana gelebilir. En başta ürün ya da hizmetlerinizi kime sunduğunuzu netleştirmezseniz, pazarlama çabaları boşa gidebilir. Rakiplerin güçlü yönlerini küçümsemek ya da sektör trendlerini göz ardı etmek de girişimin pazarda tutunmasını zorlaştıracaktır. Ayrıca müşteri ihtiyaçlarını yanlış anlamak, ürününüzün hedef kitleyle bağ kurmasını engelleyebilir. Bu tür yanlış adımlar büyüyerek girişimin erken aşamalarda tökezlemesine neden olabilir.

Pazar analizi, girişimin başarısını doğrudan etkileyen adımlardan biridir. Neyse ki derinlemesine bir araştırmayla hedef kitlenin ihtiyaçlarını, beklentilerini ve satın alma alışkanlıklarını ortaya koyabilirsiniz. Rakiplerin stratejilerini incelemeniz de girişimin fark yaratabileceği alanları belirlemenizi sağlayacaktır. Örneğin; rakibin zayıf olduğu müşteri segmentine odaklanmanız girişime rekabet avantajı kazandırır. Kısaca pazar analizine yeterli zaman ayırmamak iş kuma hatalarından en hayati olanıdır. Girişiminizin pazarda sağlam yer edinmesini istiyorsanız ürün veya hizmetinizin ya niş olmasını ya da sektörde çok karşılanmayan ihtiyacı hedef almasını sağlamalısınız.

İş Kurma Hatalarından Kaçınma için Ekip Oluşturma

Doğru ekibin kurulması, iş kurma hatalarından kaçınmanın etkili yollarından biri olabilir. Girişimciler, genellikle ekip oluştururken yetkinlikten çok tanıdığa öncelik verir, bu da ciddi bir hatadır. Yanlış ekip seçimi, iletişim kopukluklarından verimsiz çalışmaya kadar birçok sorunu beraberinde getirir. Örneğin; ekibin teknik bilgi eksikliği, ürün geliştirme süreçlerini aksatır. Aynı şekilde, vizyonu paylaşmayan üyeler, girişimin uzun vadeli hedeflerine zarar verecektir. Alanında uzman kişilerden oluşan doğru ekip ise sizi her adımınızda destekleyerek girişimin başarısını güçlendirir.

Başarılı İş Kurma Hatalarından Öğrenme ve Sürdürülebilir Büyüme

Girişimci olarak sonunda başarıya ulaşmış iş kurma hatalarından ya da kendi yanlışlarınızdan ders çıkarabilirsiniz. Örneğin; girişimin erken dönemde aşırı genişlemeye çalışması, kaynakların tükenmesine yol açabilir, ancak dengeli büyüme stratejilerinin önemini öğretebilir. Müşteri geri bildirimlerini ihmal eden girişim ise ürününü iyileştirme fırsatını kaçırır, fakat bir yandan da müşteri odaklı yaklaşımın değerini ortaya koyar. Yani tüm girişimi riske atmayan, toparlanabilecek yanlış adımlar, size esneklik ve stratejik düşünme kazandıracaktır. Hatalardan öğrendiğiniz her şey, girişimin uzun vadeli başarısını şekillendirir.

Sürdürülebilir büyüme, başarılı iş kurma hatalarından öğrenme sürecinin bir sonucudur. Dolayısıyla siz de hızlı büyüme yerine dengeli ölçeklendirme stratejisi benimseyebilirsiniz. Örneğin; yeni pazarlara girmeden önce mevcut müşteri tabanını güçlendirmeniz girişimin sağlam temel üzerine büyümesini sağlar. Müşteri odaklılığı ve esnek planlamayı finansal disiplinle de harmanlayarak sürdürülebilir büyüme elde edebilirsiniz.

Orka İş Kurma Hataları

İş kurma hataları, doğru rehberlikle önlenebilir. Orka Bilgisayar, girişimlerinizde finansal yönetim, pazar analizi ve stratejik planlama gibi alanlarda profesyonel çözümler sunar. İşinizi sağlam bir temele oturtmak için Orka’nın yenilikçi yazılımlarından faydalanabilirsiniz.

demo-attachment-546-asian-businesswoman-laptop-planning-strategy-PQFT2HE@2x

Yıllık İzin Süresi Nasıl Hesaplanır?

İşletmeler, gerçekleştirdikleri faaliyetleri sürdürebilmek için istihdama ihtiyaç duyarlar. İşletmenin genel dinamiğinin en önemli bileşeni olan çalışanlar, istihdamları boyunca çeşitli haklara da sahip olurlar. Bu haklardan belki de en önemlilerinden birisi de yıllık izin olarak gösterilebilir. Çalışanın, işletmedeki faaliyeti süresi boyunca çeşitli parametreler dikkate alınarak izinleri belirlenir. Yıllık iznin süresi ve kullanma şekli bu kapsamda çalışanla paylaşılır. Burada yalnızca şirketin kuralları değil aynı zamanda İş Kanunu kapsamında belirlenen kurallar da vardır ve şirketler yıllık izin yönetmeliğini uygulamak durumundadır.

Yıllık İzin Yönetmeliği Kapsamında Yıllık İzin

Şirketlerin, kanunen bağlı kalmaları gereken düzenleme, 4857 sayılı İş Yasası’nın 53. maddesinde açıklanmıştır. Bu kapsamda, deneme süresi dahil olmak üzere aynı şirkette en az bir yıl süre ile çalışmış olan işçilere yıllık izin hakkı verilmektedir. İzin süresi, iki tarafın anlaşması ile 3’e bölünebilmektedir. Şirket ise çalışanların yıllık olarak alabilecekleri ücretli izinlere dair kayıt belgesini bulundurmak zorundadır. Ücretli yıllık izin kullanımı noktasında ise çalışanın işverene en az 1 ay önceden haber vermesi gerekmektedir. Bu konu hakkında da yönetmelik ile düzenleme mevcuttur. Yıllık ücretli izin yönetmeliğine göre, işveren, işçinin talebi ve iş durumunu dikkate almak suretiyle izin dönemini belirleyebilir. Süre ise yıllık izin konusunda en çok merak edilen konulardan birisidir. Bu kapsamda düzenlemeler dahilinde belirlenmiş olan süreler şu şekilde gösterilir:

-Aynı şirket içerisinde 1 yılı tamamlayan ve 5 yıl (5. yıl dahil) çalışan işçi bu çalışma süresi boyunca yıl içerisinde, ücretinden kesinti olmaksızın 14 günlük izin hakkına sahiptir.

-5 yıldan daha fazla ancak 15 yıldan daha az çalışan işçi ise ücretinden kesinti olmaksızın 20 güne kadar yıllık izin kullanabilmektedir.

-15 yıldan daha fazla çalışan işçi için ise kanunen 26 günden daha az izin verilememektedir. Eğer işçi 18 yaşından küçükse veya 50 yaşından büyükse 20 günden az izin verilmesi de kanuna aykırıdır.

Yıllık İzin Kullanımına İlişkin İnsiyatifler

Daha önce de belirtildiği üzere işveren, çalışanın bildirimine bağlı olarak izin dönemini belirleyebilme hakkına sahiptir. Buna ek olarak yıllık izinler üç ayrı dönemde kullanılabilmektedir. Burada insiyatife bağlı olan bir düzenleme ise çalışmakta olduğu şirkette henüz 1 yılı tamamlamamış olan ancak yıllık izin gerekliliği söz konusu olan çalışanlara yönelik olarak mevcuttur. Yıllık izin hakkı kanunen doğmamış ancak iş yerinde 6 ay çalışmak suretiyle izin yapmak istendiğinde, işverenin insiyatifine bağlı olarak yıllık izin kullanılabilmektedir. Burada kanunen belirtilen süre her ne kadar deneme süresi dahil bir yıllık çalışma süresinin tamamlanmasına dayalı olsa da işveren ile çalışan arasında uzlaşma sağlanması durumunda 6 aylık periyod için de yıllık izin kullanımı söz konusu olabilmektedir.

Yıllık izin kulllanımı ile ilgili olarak dikkate alınan bir diğer detay ise yol süresi olabilmektedir. Çalışan, yıllık izni kapsamında, izin süresini bulunduğu konumdan uzak bir yerde geçirecekse ve yolda geçirilecek uzun bir süre söz konusuysa; bu durumda ilgili süre için 4 güne kadar ek izin talep edilebilmektedir. Ancak burada gerekli olan şart, çalışanın ilgili izin süreci ile ilgili olarak yol süresine dair ispatının olmasıdır. Bu şartların sağlanması durumunda, çalışan yolda geçireceği süre için de gidiş ve dönüş süreleri dikkate alınmak suretiyle ek olarak izin kullanabilmektedir. Bu şart dahilinde de yıllık izin kullanım hakkı doğmuş olmalıdır veya 6 aylık süre için işveren ile uzlaşmanın sağlanmış olması gerekmektedir.

Çalışan sahibi bir işletmeye sahipseniz sizler için rehber niteliğindeki Personel Özlük Dosyası Nedir? Nasıl Hazırlanır? adlı yazımıza göz atabilirsiniz. 

demo-attachment-547-Mask-Group-49@2x

İK Yazılımı Seçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Bulut tabanlı İK yazılımı, modern teknolojinin sunduğu esneklikle iş gücünüzü her an, her yerden kontrol altına almanızı sağlar. İnsan kaynakları yazılımı ile personel yönetiminde karmaşayı geride bırakabilir, süreçlerinizi akıcı ve verimli hale getirebilirsiniz.

İşletmenizin personel yönetimini dijital düzene oturtarak hem zaman tasarrufu hem de operasyonel verimlilik sağlayan insan kaynakları yazılımı, güçlü bir araçtır. Örneğin; bulut tabanlı İK yazılımı, verilerinizi güvenli şekilde saklayıp erişimi kolaylaştırırken online İK yönetim sistemi ile coğrafi sınırları ortadan kaldırarak ekiplerinizi dilediğiniz yerden yönetmenize olanak tanır. Dolayısıyla doğru İK yazılımı seçimi, şirketinizin ihtiyaçlarına özel çözümler sunarak yalnızca günlük iş akışını değil, aynı zamanda uzun vadeli büyüme hedeflerini de destekler. Ancak bu süreçte aceleci davranmak yerine, işletmenizin sektörel dinamiklerini, çalışan sayısını ve bütçe planlamasını göz önünde bulundurarak titiz değerlendirme yapmanız büyük önem taşır. Çünkü iyi bir sistem, manuel süreçlerin yükünü hafifletir, yanlış tercih ise gereksiz maliyetlere yol açabilir.

Verimliliği Katlayan Özellikler: İK Yazılımında Nelere Bakmalı?

İK yazılımı, işletmenizin personel yönetimini optimize ederek günlük iş akışını kolaylaştıran çözümdür. Ancak yazılımın gerçekten verimlilik sağlaması için belirli özelliklere sahip olması gerekir. Yani işletmenizin ihtiyaçlarına uygun sistem seçmeniz çalışan memnuniyetini artıracağı gibi operasyonel süreçleri de hızlandırır.

  • Kullanıcı Dostu Arayüz: Karmaşık sistemler yerine sezgisel ve kolay öğrenilebilir arayüz, ekibinizin adaptasyon sürecini kısaltır. Özellikle teknolojiye aşina olmayan çalışanlar açısında kolaylık sağlayabilir.
  • Otomasyon Yetenekleri: Bordro hesaplamalarından izin taleplerine kadar manuel süreçleri otomatikleştiren İK yazılımı, zaman kaybını önler ve hata riskini azaltır.
  • Özelleştirme Seçenekleri: İşletmenizin sektörel farklılıkları nedeniyle ihtiyaçları da değişecektir. Dolayısıyla, yazılımın şirketinize özel ayarlamalara izin vermesi önemli bir özelliktir.
  • Raporlama ve Analitik Araçlar: Çalışan performansı, devamsızlık oranları gibi verileri analiz eden detaylı raporlama araçları, stratejik kararlar almanıza yardımcı olur.
  • Mobil Erişim: Günümüzün dinamik iş dünyasında yöneticilerin ve çalışanların mobil cihazlar üzerinden sisteme erişebilmesi büyük kolaylık sunar.
  • Entegrasyon Kapasitesi: Mevcut muhasebe veya CRM sistemleriyle uyumlu çalışan İK yazılımı, veri akışını kesintisiz hale getirir ve iş süreçlerini birleştirir.

Bulut Tabanlı Çözümlerle İK Yönetiminde Yeni Bir Dönem

İnsan kaynakları süreçlerini geleneksel yöntemlerin ötesine taşıyan bulut tabanlı İK yazılımı, işletmenize en başta esneklik ve erişim kolaylığı sunar. Fiziksel sunuculara ihtiyaç duymadan tüm verilerin bulutta saklanması, temel olarak maliyetleri düşürse de güvenliği de artırmanıza yardımcı olur. Ayrıca işletmeniz, bu sistemler sayesinde çalışan bilgilerini anlık olarak güncelleyebilir ve ekiplerin performansını daha etkili şekilde izleyebilir. Çünkü bulut teknolojisi sayesinde İK yazılımı, coğrafi sınırları ortadan kaldırarak uzaktan çalışan ekiplerin yönetimini kolaylaştırır. Özellikle pandemi sonrası hibrit çalışma modellerine geçiş yapan şirketler için vazgeçilmez bir avantajdır.

Yeni dönemde, bulut tabanlı İK yazılımının sunduğu güvenlik özellikleri de dikkat çeker. Gelişmiş şifreleme yöntemleri ve düzenli yedekleme sistemleri, hassas verilerin korunmasını sağlar. Aynı zamanda, sistem güncellemeleri otomatik olarak yapıldığı için işletmenizin teknolojik yeniliklere ayak uydurma yükü azalır. Böylece, İK ekipleri teknik detaylarla uğraşmak yerine başka daha önemli süreçlere yönelebilir. Dolayısıyla bulut çözümlerinin küçük ölçekli firmalardan büyük kuruluşlara kadar her türden işletmenin ihtiyaçlarına uyum sağlayarak insan kaynakları yönetiminde gerçek bir devrim yarattığını söyleyebiliriz.

Bütçenizi Sarsmadan Doğru Online İK Sistemini Bulmanın Yolları

Online İK yönetim sistemi, işletmenizin personel süreçlerini dijital ortama taşıyarak kağıt işlerini ortadan kaldırır ve verimliliği artırır. Ancak bu sistemleri seçerken bütçenizi zorlamadan en iyi çözümü bulmanız da mümkün. Bunun için ilk adım, ihtiyaçlarınızı net bir şekilde belirlemektir. Örneğin; yalnızca bordro yönetimi mi istiyorsunuz, yoksa performans değerlendirme araçlarına da mı ihtiyacınız var? Bu analizi yaparak gereksiz özelliklere para harcamaktan kaçınabilirsiniz.

Ücretsiz deneme sürümlerinden faydalanmanız da süreci kolaylaştırabilir ve ihtiyaç dışı ürünlere harcama yapmanızı önler. Örneğin, Orka Bilgisayar İK yazılımı sistemini test etmeniz için 14 veya 30 günlük deneme süreleri sunar. Bu süre yazılımın şirketinize uygunluğunu değerlendirmeniz ve ekibinizin adaptasyon sürecini gözlemlemeniz için yeterlidir. Ayrıca, deneme süresinde teknik destek hizmetinin kalitesini de test edebilirsiniz, çünkü iyi bir destek ekibi, uzun vadede sorun yaşama riskinizi azaltır.

Bir diğer önemli nokta, ölçeklenebilir sistemlere yönelmektir. İşletmeniz büyüdükçe ihtiyaçlarınız değişebilir. Bu nedenle başlangıçta düşük maliyetli bir paket seçip, ileride ek özellikler ekleyebileceğiniz online İK yönetim sistemi tercih etmeniz mantıklı olabilir. Böylece bütçenizi koruyarak geleceğe hazır bir yatırım yapmış olursunuz. Sabit fiyatlandırma yerine kullanıcı başına ücretlendirme yapan sistemler de özellikle küçük ekipler için daha ekonomik olabilir.

Uluslararası firmalar genellikle kapsamlı çözümler sunsa da yerel regülasyonlara uyumlu İK yazılımı bulmak için bölgesel şirketlerle çalışmak daha uygun maliyetli olabilir. Örneğin; Türkiye’de SGK mevzuatına tam uyumlu sistem, manuel düzenlemelerden kaynaklanan zaman kaybını önler. Siz de bu yöntemlerle, bütçenizi aşmadan ihtiyaçlarınıza en uygun çözümü bulabilirsiniz.

Personel Yönetiminde Hata Payını Azaltan Teknolojik Adımlar

İK yazılımı, personel yönetiminde insan kaynaklı hataları en aza indirmek için tasarlanmış güçlü bir araçtır. Manuel veri girişi sırasında yapılan yazım yanlışları veya bordro hesaplamalarındaki küçük hatalar hem çalışan memnuniyetsizliğine hem de maddi kayıplara yol açabilir. Ancak otomasyon sayesinde, bu tür hatalar büyük ölçüde ortadan kalkar. Örneğin; izin taleplerinin otomatik onay süreci veya vardiya planlamalarının sistem tarafından düzenlenmesi, yöneticilerin iş yükünü hafifletir ve tutarlılık sağlar.

İnsan kaynakları yazılımı ile tüm çalışan bilgileri tek merkezi sistemde saklanır ve güncellemeler anlık olarak yapılır. Otomatik süreç, eski veya çelişkili verilerle çalışma riskini ortadan kaldırır. Ayrıca, sistemin sunduğu hatırlatma özellikleri sayesinde, sözleşme yenileme tarihleri veya performans değerlendirme dönemleri gibi süreçler asla gözden kaçmaz.

demo-attachment-1245-Mask-Group-43@2x

Sigorta Prim Hesaplama Nasıl Yapılır?

Sigorta prim hesaplama, sigortalıların ödeyeceği sigorta prim tutarının belirlenmesinde uygulanan yöntemdir. Hesaplama, sigorta türü dikkate alınarak çalışanın prime esas brüt kazanç tutarı ile yasal olarak belirlenen prim oranları üzerinden yapılır. Sigorta primlerinin hesaplanması ve primlerin düzenli bir şekilde ödenmesi, işverenler için yasal bir yükümlülük iken; diğer yandan çalışanlar için de devlet tarafından sunulan sosyal hizmetlerden yararlanmalarını sağlayan bir güvencedir.

Sigorta Primi Nedir?

Sigorta primi, çalışanların devletin sunduğu sağlık hizmetleri, işsizlik maaşı gibi sosyal güvencelerden faydalanabilmeleri ve emeklilik hakkı elde edebilmeleri için işveren tarafından devlete ödenen teminat tutarıdır. Bu ödeme, çalışanın maaşından kesilen belli bir tutarın Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılması yoluyla gerçekleşir. SGK’ye ödenen prim oranı, sosyal güvenlik hizmetinden faydalanan kişinin çalışan veya işveren olmasına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Sigorta primi hesaplama, çalışanın prime esas brüt kazanç tutarı üzerinden yapılır. Sigortanın devamlılığı için ödemenin aksamadan gerçekleştirilmesi gerekir. Ödemelerin kesildiği aşamada sigortalılık hakları da yitirilir.

2024 SGK Prim Tutarı Ne Kadardır?

Sigorta prim oranları, devlet tarafından belirlenerek yasal düzenlemelerle yürürlüğe konulur. Bu oranlar işveren ve çalışan payı olmak üzere iki farklı koşula göre belirlenir. İşveren payı, işverenin yükümlülüğünde iken; çalışan payı ise çalışanların maaşından kesinti yapılarak işveren tarafından SGK’ye ödenen tutarı ifade eder. Sigorta prim tutarı hesaplanırken, çalışanın faaliyet gösterdiği gün sayısı da dikkate alınır. 2024 SGK prim tutarı, bir işverene bağlı olarak 4A ve 4B kapsamında çalışanlar ve isteğe bağlı sigortalılar için değişkenlik gösterir.

4/a Kapsamında Sigortalıların Prim Oranları

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası kanunu uyarınca 4/a kapsamında bir işverene bağlı olarak çalışanlar için sigorta primleri brüt maaş üzerinden kesinti yapılarak işveren tarafından devlete ödenir. Maaştan yapılacak olan kesintiler; emeklilik, sağlık ve gelir vergisi gibi kalemleri içerir. 4/a kapsamında sigortalıların sigorta prim oranları, çalışanın prime esas kazanç miktarı üzerinden hesaplanır. Hesaplamada temel alınan aylık üst kazanç sınırı, alt sınırın 7.5 katına denktir. Çalışanın aylık kazancındaki prime esas kazanç üst sınırını aşan tutar, sigorta primine tabi olmaz. Toplam prim oranı ise; prime esas kazancın %37.5’ini aşamaz.

Hizmet akdine tabi olanlar için işveren ve çalışan paylarının prim dağılımları sigorta koluna bağlı olarak farklı oranlarda uygulanır. Bu uygulamanın türleri şu şekildir:

  • Malullük, Yaşlılık ve Ölüm: Bu sigorta kolunda, prim oranlarında işveren payı %11 iken; çalışan payı %9 olarak uygulanır.
  • Genel Sağlık Sigortası (GSS): GSS sigorta kolunda prim hesaplama yapılırken işveren payı %7.5 oranında; çalışan payı %5 oranında uygulanır.
  • Kısa Vadeli Sigorta Kolları: Kısa vadeli sigorta kollarında prim oranı %2 üzerinden hesaplanarak prim ödemeleri yalnızca işveren tarafından yapılır.
  • İşsizlik Sigortası: İşsizlik sigortasında uygulanan prim oranlarında işveren payı %2 iken; çalışan payı ise %1 üzerinden hesaplanır.

2024 yılı için 4/a kapsamındaki sigortalıların işveren payı dahil olacak şekilde ödeyeceği alt ve üst sınır devlet tarafından belirlenmiştir. Bu oranlar, aşağıdaki gibidir:

  • En düşük sigorta primi: ₺7.500,93
  • En yüksek sigorta primi: ₺56.257,03

4/b Kapsamında Sigortalıların Prim Oranları

Sözleşmeli olarak bir işverene bağlı çalışmayan esnaf ve sanatkarlar ile serbest meslek grupları önceden Bağkur olarak da bilinen, 4/b kapsamında sigorta primi öder. 4/b kapsamındaki sigortalıların prim oranları, prime esas kazanç üzerinden %34.5’lik bir oranla uygulanır. Primlerin düzenli ve zamanında ödendiği koşulda bu oran üzerinden indirim yapılarak %29.5 oranıyla prim tutarı hesaplanır.

2024 yılı için 4/b kapsamındaki sigortalıların prime esas günlük alt gelir ve üst gelir sınırı ile indirimsiz prim alt ve üst sınırları devlet tarafından belirlenmiştir:

  • En düşük alt gelir sınırı: ₺666,75
  • En yüksek alt gelir sınırı: ₺5.000,62
  • En düşük indirimsiz prim tutarı: ₺6.900,86
  • En yüksek indirimsiz prim tutarı: ₺51.756,46

İsteğe Bağlı Sigortalıların Prim Oranları

İsteğe bağlı sigorta, sigortalıların uzun vadeli sigorta kolları ve genel sağlık sigortası gibi güvencelerden faydalanmalarını sağlar. İsteğe bağlı sigorta primi ödeyenler, devletin sunduğu sağlık hizmetleri ve emeklilik aylığı gibi sosyal güvencelerden faydalanabilirler. İsteğe bağlı sigortalıların prim oranları, sigortalının prime esas kazancın alt ve üst sınırı arasında belirlediği tutarın %32’si olacak şekilde gerçekleştirilir. Bu oranın 20’si malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kolunu içerirken; %12’si genel sağlık sigortasına tabidir.

2024 yılı için isteğe bağlı sigortalıların ödeyeceği alt ve üst sınır devlet tarafından belirlenmiştir.Bu oranlar, şu şekildir:

  • En düşük sigorta primi: ₺6.400,80
  • En yüksek sigorta primi: ₺48.006,05

Sigorta Primi Nasıl Hesaplanır?

Sigorta primi hesaplama, 4/a ve 4/b kapsamında çalışanlar için farklı uygulamalarla yapılır. 4/a kapsamında çalışanlar için sigorta primleri, prime esas brüt kazanç üzerinden hesaplanırken; 4/b kapsamında çalışanlar için prime esas kazancın alt ve üst sınırı arasında kalmak kaydıyla, sigortalının beyan ettiği günlük kazancın 30 katı üzerinden hesaplanır. Sigortalının ödemekle yükümlü olduğu prim tutarının hesaplanması, prime esas brüt ücret tutarı ile devlet tarafından kanunen belirlenen prim oranlarının çarpılması yoluyla yapılır.

Orka Bordro ve İK Yönetimi

Orka Bordro ve İK Yönetimi uygulamalarıyla çalışanlarınızın SGK işlemlerini kolaylıkla takip edebilir; personellerinizin bordrolarına erişmelerini ve rapor dökümlerini incelemelerini sağlayabilirsiniz. Ücretsiz demo için site üzerinden form doldurarak İK yönetici panelini deneme fırsatı yakalayabilirsiniz.

demo-attachment-1075-Mask-Group-45@2x

Özlük Dosyası Nedir? Nasıl Hazırlanır?

İşyerlerinde hem işverenler hem de çalışanlar için önemli bir yasal sorumluluk olan özlük dosyası, iş ilişkisi süresince işçiyle ilgili tüm belgelerin arşivlendiği, hukuki dayanak oluşturan bir dosyadır. Çalışanın işe girişinden ayrılışına kadar olan süreci kayıt altına alarak işverenin sorumluluklarını yerine getirmesini sağlar. İş dünyasında çalışanlarla işverenler arasında kurulmuş olan hukuki bağın önemli bir unsuru olarak işverenler için yalnızca bir zorunluluk değil, aynı zamanda etkili bir yönetim aracıdır. Yani arşivleme yöntemi olmasının yanı sıra işyerinde disiplin ve düzen sağlama, işçi haklarını koruma ve iş sağlığı güvenliği açısından da büyük önem taşır. Peki, özlük dosyasını hazırlarken nelere dikkat edilmelidir, bu dosya hangi belgeleri içermelidir ve saklama süresi ne kadardır? Gelin, özlük dosyasıyla ilgili tüm ayrıntılara birlikte bakalım.

Özlük Dosyası Nasıl Hazırlanır?

Özlük dosyasının hazırlanması, işverenin her çalışan için detaylı bilgi, belge toplamasını gerektirir. Çünkü dosyanın içerdiği her belge, çalışan ile işveren arasındaki hukuki bağı güçlendirir ve iş ilişkisini resmi zemine oturtur. Özlük dosyasının hazırlanması sırasında dikkat edilmesi gereken adımlara bakalım.

Temel Bilgiler ve İşe Alım Belgelerinin Toplanması

İlk adımda, çalışanın kimlik bilgileri ve işe alım sürecinde talep edilen tüm belgeler eksiksiz olarak temin edilmelidir. Çalışan hakkında genel bilgilere sahip olunması ve bu bilgilerin doğruluğu büyük önem taşır. Özellikle kimlik fotokopisi, ikametgâh belgesi, adli sicil kaydı gibi belgeler, çalışanın kimliğini, adres bilgilerini doğrular nitelikte olmalıdır.

İşe Giriş Sağlık Raporu

Çalışanın işe uygunluğunu gösteren sağlık raporu hem iş sağlığı ve güvenliği hem de yasal gereklilik açısından özlük dosyasına eklenmelidir. Çünkü rapor, çalışanın işe başlamadan önce bedensel ve zihinsel olarak işin gerektirdiği koşullara uygun olduğunu kanıtlayacaktır.

İş Sözleşmesi

İşverenle çalışan arasında yapılan iş sözleşmesi, iş ilişkisinin temeli olarak dosyada yer almalıdır. Sözleşme, çalışanın görevleri, ücret hakları, çalışma saatleri, işyeri kurallarını belirler. Yani iş sözleşmesi, olası anlaşmazlık durumlarında her iki tarafın haklarını korur ve yasal açıdan bağlayıcıdır.

Sigorta Giriş Belgesi

Çalışanın sosyal güvencesinin başladığını gösteren işe giriş bildirgesi, özlük dosyasının önemli belgelerinden biridir. Bu belge, çalışanın sosyal güvenlik kapsamına alındığını ve sigortalı olarak işe başladığını gösterir.

Eğitim Belgeleri ve Sertifikalar

Çalışanın mesleki yeterliliklerini ve geçmiş iş deneyimlerini gösteren belgeler de dosyada yer almalıdır. Eğitim durumu, uzmanlık alanları, iş için gerekli sertifikalar, işverenin çalışan hakkında daha detaylı bilgiye sahip olmasını sağlar, çalışanın görevlendirilmesinde belirleyici olur.

Tüm belgelerin eksiksiz olarak özlük dosyasına dahil edilmesi, işyerinde düzenin sağlanması, yasal gerekliliklerin yerine getirilmesi açısından zorunludur. Ayrıca, iş süresince çalışanın durumunda meydana gelebilecek değişiklikler de (terfi, disiplin cezası, izin kayıtları vb.) özlük dosyasına eklenmelidir.

Özlük Dosyası Evrakları Nelerdir?

Özlük dosyası içerisinde, çalışanın işe girişinden ayrılışına kadar olan sürede gerekli tüm yasal belgeler saklanır. İş Kanunu'na göre, özlük dosyasında bulunması gereken belgelerin başlıcaları şunlardır:

  • Kimlik Fotokopisi: Çalışanın nüfus bilgileriyle ilgili detayları içerdiği için çalışanın kimliğini doğrulayan en temel belgedir.
  • İkametgah Belgesi: Çalışanın güncel adres bilgilerini gösteren belge, işverenin çalışana ulaşmasını sağlar, adres bilgilerinin doğruluğunu teyit eder.
  • İşe Giriş Sağlık Raporu: Adından da anlaşılacağı üzere çalışanın işe girerken verdiği sağlık durumu hakkında bilgi veren belgedir.
  • İş Sözleşmesi: İşveren ile çalışanın hak ve yükümlülüklerini gösteren belge, işyerindeki çalışma koşullarını belirler.
  • İşe Giriş Bildirgesi: Çalışanın sosyal güvenceye alındığını gösteren belge olup, sigorta başlangıcını ifade eder.
  • Askerlik Durum Belgesi: Erkek çalışanlar için zorunlu olan askerlik durum belgesi, çalışanın askerlik yükümlülüğünün durumunu gösterir.
  • Adli Sicil Kaydı: Çalışanın adli sicil durumu hakkında bilgi verse de bazı pozisyonlar için yasal gerekliliktir.
  • Aile Durumu Bildirimi: Çalışanın bakmakla yükümlü olduğu kişiler, medeni durumu hakkında bilgi veren belge, vergi indirimlerinden yararlanabilmek için gereklidir.
  • Eğitim ve Sertifika Belgeleri: Çalışanın eğitim durumu, mesleki niteliklerini gösteren belgeler, işteki yetkinliğini doğrular.

Özlük Dosyasının Saklanma Süresi Ne Kadardır?

İş Kanunu ve ilgili mevzuatlara göre özlük dosyalarının saklanma süresi işçinin işten ayrılmasından sonra en az 10 yıldır. İşten ayrılan çalışanın gelecekte talep edebileceği haklar veya işveren ile doğabilecek anlaşmazlık durumlarında hukuki dayanak oluşturur. Ancak saklama süresi dolsa bile bazı belgelerin, özellikle iş kazası veya meslek hastalığı gibi durumlarla ilgili olanların daha uzun süre muhafaza edilmesi gerekebilir. Örneğin; bir iş kazası geçiren çalışanın özlük dosyası, dava açma süresi veya tazminat talep etme hakkının korunması adına daha uzun süre saklanmalıdır. Aynı şekilde vergi incelemeleri, SGK denetimleri için özlük dosyasının eksiksiz tutulması zorunludur. Dosyaları fiziki veya dijital ortamda saklanmasını tercih edilebilirsiniz, ancak her iki durumda da gizliliğin sağlanması esastır.

Özlük Dosyası Tutmamanın Cezası Nedir?

Özlük dosyası oluşturmak ve iş ilişkisi süresince düzenli olarak güncellemek, işverenin yasal sorumlulukları arasında yer alır. Çalışanla ilgili gerekli belgeleri saklamayan veya eksik tutan işverenler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetimlerinde idari para cezası ödemek zorunda kalabilir. Cezalar, özlük dosyasının olmaması, belgelerde eksik olması veya güncel olmayan belgeler bulundurması nedeniyle verilebilir. Yani ihlalin niteliğine, tekrarlanma sıklığına göre cezalar artabileceğinden ek bir mali yük oluşturabilir.

Cezaların yanı sıra özlük dosyasının düzgün tutulmaması durumunda, iş kazası veya işçi ile ilgili hukuki bir durum söz konusu olduğunda işveren savunmasız kalabilir. Örneğin; iş kazası yaşayan bir çalışanın özlük dosyasında sağlık raporunun bulunmaması, işverenin yasal açıdan zor durumda kalmasına yol açabilir.

Orka İnsan Kaynakları Programı

Özlük dosyalarının doğru şekilde tutulması hem çalışan haklarının korunması hem de işveren olarak yasal sorumluluklarınızı eksiksiz yerine getirmeniz açısından hayati öneme sahiptir. Siz de işletmenizin özlük dosyalarını güvenle, pratik ve dijital bir altyapı üzerinden yönetmek istiyorsanız Orka Bilgisayar'ın dijital çözümlerini tercih edebilirsiniz.

demo-attachment-547-Mask-Group-49@2x

Brüt Maaş ve Net Maaş Arasındaki Fark Nedir?

Çalışanlar için maaş bordrolarında iki farklı rakam görmek kafa karıştırıcı olabilir: brüt maaş ve net maaş. Brüt maaş ve net maaş arasındaki fark, çalışanların eline geçen miktar üzerinde doğrudan etkiye sahip olan kesintilerden kaynaklanır. Dolayısıyla maaş hesaplamaları, çalışanlar için oldukça karmaşık olabilen, fakat işin özünü anladıkça basit hale gelen bir konudur. Çoğu çalışanın maaş bordrosunda gördüğü brüt maaş, net maaş arasındaki fark temel olarak vergi ile kesintilerden kaynaklanır. Ancak detaylı bakıldığında, brüt maaş ve net maaşın hesaplanmasında birçok önemli unsur ve yasal kesinti devreye girer.

Çoğu kişi, maaş görüşmeleri sırasında veya iş teklifini değerlendirirken maaş miktarını net mi yoksa brüt mü alacağını sorar. Çünkü brüt maaş, bir çalışanın iş sözleşmesinde belirtilen, herhangi kesinti yapılmadan önceki maaşıdır; yani, yasal kesintiler yapılmadan önceki toplam ücrettir. Net maaş ise çalışanın eline geçen, tüm yasal kesintilerden arındırılmış maaş miktarıdır. Bu nedenle çoğu çalışan için önemli olan, maaş bordrosunda yüksek görünen brüt maaş değil, kesintilerden sonra hesabına yatan net maaştır. Peki, brüt ve net maaş ne anlama gelir, nasıl hesaplanır? Gelin, brüt ve net maaş kavramlarının detaylı tanımlarını, aralarındaki farkları, bu maaşların nasıl hesaplandığını örneklerle inceleyelim.

Brüt Maaş Nedir?

Brüt maaş, çalışanın kesintilerden önceki toplam maaşıdır. İşveren tarafından çalışana ödenmesi taahhüt edilen bu miktar, çalışan açısından gerçek anlamda eline geçen maaşı ifade etmez. Brüt maaş üzerinden belirli oranlarda sosyal güvenlik primleri, işsizlik sigortası primi, gelir vergisi, damga vergisi gibi yasal kesintiler yapılır. Söz konusu kesintiler ise hem çalışanın sosyal güvencelerini sağlamak hem de kamuya vergi katkısını oluşturmak amacıyla devlet tarafından belirlenir. Dolayısıyla brüt maaş, elde edilecek maaşın ham hali olarak kabul edilir. Brüt miktar işverenin çalışanı işe alırken sunduğu toplam maaşı temsil ederken çalışanın net maaşı elde edebilmesi için bu kesintilerin yapılması gereklidir.

Net Maaş Nedir?

Net maaş, çalışanın brüt maaşı üzerinden kesintiler çıkarıldıktan sonra hesabına yatan gerçek miktardır. Bir çalışanın günlük yaşam giderlerini karşılayabileceği, harcayabileceği ve tasarruf yapabileceği miktar net maaştır. Net maaş, çalışan açısından en önemli rakamdır çünkü iş sözleşmelerinde, maaş görüşmelerinde genellikle net maaş miktarı konuşulur. Net maaş, sosyal güvenlik primleri, işsizlik sigortası, vergi kesintileri yapıldıktan sonra banka hesabına yatırılır. Yani çalışanların yaşam standardını belirleyen kendilerine kalan bu gerçek maaş tutarıdır.

Brüt Maaş ve Net Maaş Arasındaki Farklar Nelerdir?

İki maaş türü arasındaki fark, brüt maaş üzerinden çeşitli yasal kesintilerin yapılmasıyla oluşur. Bu kesintiler, işsizlik sigortası primi, SGK primleri, damga vergisi ve gelir vergisi  gibi yasal yükümlülüklerdir. Örneğin; bir çalışanın brüt maaşından %14 oranında sosyal güvenlik primi, %1 işsizlik sigortası primi, vergi dilimlerine göre değişen oranlarda gelir vergisi kesilir. Ayrıca, damga vergisi de belirli oranda brüt maaş üzerinden alınır. Kesinti sonrası net maaş ortaya çıkar. Brüt ve net maaş arasındaki fark, çalışanların vergi yükümlülükleri yerine getirmeleri, sosyal güvenlik haklarını bilmeleri açısından önemlidir. Oranlarıyla birlikte şu kesintiler yapılır:

  • Brüt maaş üzerinden %14 oranında işçi SGK primi kesilir ve bu kesinti, çalışanın emeklilik ve sağlık hizmetlerinden yararlanmasını sağlar.
  • Çalışanın işsizlik durumunda destek alabilmesi için brüt maaştan %1 oranında kesinti yapılır.
  • Brüt maaş üzerinden belirli oranlarda gelir vergisi kesilir. Gelir vergisi oranı, çalışanların maaşlarına göre belirlenir, dilimlere göre artabilir.
  • Türkiye’de maaş bordrosu üzerinden alınan diğer kesinti damga vergisidir, brüt maaşın yaklaşık %0,759’u oranında kesinti yapılır.

Brüt ve net maaş hesaplaması nasıl yapılır?

Brüt maaşın net maaşa dönüştürülmesi, belirli kesintiler ve oranlar dikkate alınarak yapılır. Örneğin; Türkiye’de brüt maaşı 30.000 TL olan çalışanın net maaşını hesaplamak için önce sosyal güvenlik primleri, işsizlik sigortası primi gibi yasal kesintiler uygulanır. Ardından kalan miktar üzerinden gelir vergisi / damga vergisi kesintileri yapılır. Net maaş hesaplaması, işverenin bordro hazırlık süreçlerinde, çalışanların maaş beklentilerini belirlemesinde önemli unsurdur. Net maaşın doğru hesaplanması, çalışanların gelir beklentilerini karşılaması ve işveren ile çalışan arasında maaş konusunda doğru anlaşma sağlanması açısından kritik öneme sahiptir. Net maaş hesabını örnek üzerinde inceleyelim;

Brüt maaş: 20.000 TL

Sosyal Güvenlik Primi (Çalışan Payı): Brüt maaşın %14’ü = 2.800 TL

İşsizlik Sigortası Primi (Çalışan Payı): Brüt maaşın %1’i = 200 TL

Gelir Vergisi: Brüt maaştan sosyal güvenlik primi + işsizlik sigortası düşüldükten sonra kalan miktardan, gelir dilimine göre belirli oranda kesinti yapılır. Örneğin, %15’lik bir gelir vergisi diliminde: (20.000 - 2.800 - 200) x %15 = 2.250 TL

Damga Vergisi: Brüt maaşın %0,759’u = 151,80 TL

Net Maaş = Brüt Maaş - (Sosyal Güvenlik Primi + İşsizlik Sigortası Primi + Gelir Vergisi + Damga Vergisi)

Bu durumda çalışanın net maaşı:

20.000 - (2.800 + 200 + 2.250 + 151,80) ≈ 14.598,20 TL olacaktır.

Orka Muhasebe Programı

Şirketlerin çalışanlarına brüt / net maaş bilgilerini açıkça ifade etmeleri, güvenilir bir çalışma ortamı oluşturmak açısından oldukça önemli. Bu bağlamda, doğru muhasebe ve insan kaynakları yönetim sistemi ile süreci yönetmek de iş verimliliği açısından hayati rol oynar. Siz de iş süreçlerinizi kolaylaştırmak, çalışan memnuniyetini artırmak için Orka Bilgisayar’ın çözümlerini keşfedebilir, operasyonlarınızı bir üst seviyeye taşıyabilirsiniz. Orka Bilgisayar, brüt - net maaş hesaplamalarını doğru ve hızlı yapmanızı sağlayan gelişmiş muhasebe  çözümleri ile işletmenizin yanında!

demo-attachment-1245-Mask-Group-43@2x

Kıdem Tazminati Nedir? Nasıl Hesaplanır?

İşçi ve işveren arasında kurulan iş akdinin herhangi bir sebeple sonlanması durumunda her iki taraf için de bazı sorumluluklar ve haklar ortaya çıkar. Taraflar arasındaki iş ilişkisi bittiğinde doğan bu haklardan biri de kıdem tazminatıdır. İşten ayrılan taraf için sosyal bir güvence olan kıdem tazminatı hakkında bilgi sahibi olmak geleceği planlayabilmek açısından önem taşır.

Kıdem Tazminatı Nedir?

Çalışanın mevcut işyerinden ayrılması durumunda geçmiş hizmetlerinin karşılığı olarak işverenin ödemekle yükümlü olduğu toplu paraya kıdem tazminatı denir. Şartları 4857 sayılı İş Kanunu ile belirlenmiş olan kıdem tazminatı, işçinin çalıştığı süre karşılığında almaya hak kazandığı bir tazminat türüdür. Bu tazminata hak kazanabilmek için kanunda belirtilen şartları karşılamak gerekir.

Kıdem Tazminatı Alabilmenin Şartları

Kıdem tazminatı kazanabilmek için İş Kanunu’nda karşılanması gereken üç temel şart belirlenmiştir. Bu şartlardan ilki 4857 sayılı İş Kanunu’na göre işçi olma koşuludur. Kanun kapsamında işçi sayılabilmek için çalışan ve işveren arasında yazılı ya da sözlü olarak bir iş sözleşmesi gerçekleştirilmiş olmalıdır. Bazı iş kollarında çalışanlar ve mesleği yapanlar kanunda belirlenen işçi kategorisinde yer almaz ve kıdem tazminatı almaya hak kazanamaz. Bu iş ve meslek grupları şu şekilde sıralanır:

  • Hava ve deniz taşıma işlerinde görev alanlar
  • Aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işlerinde çalışanlar
  • Bir ailenin üyeleri ve 3. dereceye kadar ( 3. derece dahil olmak üzere) hısımlar arasında dışardan başka biri kayılmayarak evde ve el sanatlarının yapıldığı işlerd çalışanlar
  • Ev hizmetlerinde çalışanlar
  • Çıraklar
  • Sporcular
  • Rehabilite edilenler
  • 50'den az işçi çalıştırılan (50 dâhil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde görev yapanlar

Temel şartlardan diğeri en az bir yıl süre ile çalışma koşuludur. Tazminatı talep edebilmeniz için aynı işverene ait işyerlerlerinden birinde en az bir yıl süreyle çalışmış olmanız gerekir. Belirtilen süreden daha kısa çalışanlar tazminata hak kazanamaz.

Kıdem tazminatı hakkı doğması için işçi ve işveren arasındaki sözleşmenin haklı fesih koşullarına uygun olacak şekilde sonlandırılması gerekir. Bu koşullar kanunda net bir şekilde belirtilmiş olmasına rağmen taraflar arasında anlaşma sağlandığı sürece tazminat işçiye ödenebilir.

Kanunda yer verilen haklı fesih koşulları şu şekilde sıralanır:

  • İşin yapılması işin özelliğinden dolayı çalışanın sağlığı ve yaşayışı için tehlike oluşturduğunda iş akdi feshedilebilir. İşçi tam teşekküllü bir devlet hastanesinden sağlık raporu alarak bu durumu ispatlamalıdır.
  • Çalışanın sürekli görüşme halinde olduğu işveren ya da iş arkadaşının bulaşıcı hastalık veya çalışanın işi ile bağlantılı olmayan bir hastalığa tutulması durumunda sözleşme sonlandırılabilir.
  • İşçinin sahip olduğu temel haklar ya da yan hakların zamanında karşılanmaması iş akdinin feshi ve kıdem tazminatı için geçerli bir sebeptir.
  • İşveren tarafından hakarete uğrayan, tehdit edilen, cinsel taciz ya da mobbinge uğrayan işçi, sözleşmeyi sonlandırma ve kıdem tazminatı alma hakkına sahiptir.
  • Askerlik görevini yerine getirmek için görevinden ayrılan çalışan kıdem tazminatı alabilir.
  • Mevcut iş yerinin daha uzak bir bölgeye taşınması, çalışanın bulunduğu pozisyonunun düşürülmesi, çalışma saatlerine olağan dışı değişikliğe gidilmesi gibi çalışma koşullarında yapılan esaslı değişiklikler taraflar arasında anlaşmanın sonlandırılması ve kıdem tazminatı için dikkate alınabilir.
  • Yasal olarak emeklilik zamanı gelen bir işçi kıdem tazminatı almaya hak kazanır.
  • Evlenen bir kadın çalışan, evlendiği tarihten başlamak üzere 1 yıl içinde görevinden ayrılmak isterse kıdem tazminatı alabilir.
  • Sendika yöneticisi olan bir işçi iş akdini sonlandırırsa tazminat alabilir ya da iş sözleşmesini askıya alabilir.
  • Çalışanın ölmesi durumunda mirasçılar işverenden kıdem tazminatı talep edebilir.
  • Kanunda parça başı iş yapanlar için de kıdem tazminatı hakkı korunur. Bu işçilere daha düşük ödeme yaparak işten ayrılmasını sağlamak için az miktarda iş verilmesi durumunda çalışan anlaşmayı bitirebilir ve kıdem tazminatı alabilir.

Kıdem Tazminatı Nasıl Hesaplanır?

Kıdem tazminatı hesaplama için çalışanın işe girdiği ve işten çıktığı tarihler arasındaki süreyle birlikte brüt maaşı baz alınır. Brüt maaş yemek, yakacak yardımı ve yol gibi sürekli yapılan yan ödemelerin eklenmesiyle giydirilmiş brüt maaş olarak hesaplanır.

İşçinin çalıştığı her bir yılın süresi ile son ödenen giydirilmiş brüt maaş çarpılarak hak kazanılan tazminat miktarı belirlenir. Bu işlem sırasında yıl kesirleri de dikkate alınmalıdır. Arta kalan aylar güne çevrildikten sonra son brüt tutar 365’e bölünür ve böylece günlük ücret hesaplanır. Çalışma süreleri güne çevrilerek günlük ücretle çarpılır.

Kıdem tazminatında yıllık olarak taban ve tavan miktarı belirlenir. Hesaplanan tazminat tutarının yıllık tavan miktarını aşmaması halinde yalnızca damga vergisi kesilir. Tavan miktarı aşılırsa ve işveren aşan tutar için de ödeme yapacak ise gelir vergisi kesintisi yapılır. Kesilecek olan bu gelir vergisi, mevcut biriken vergi matrahına göre %15 ile % 40 arasında değişiklik gösterebilir.

Örnek vermek gerekirse; aynı iş yerinde tam olarak altı yıl görev almış ve son brüt maaşı 30.000 TL olan bir işçi, haklı sebeplerle iş akdinin feshedilmesi halinde yaklaşık olarak 180.000 TL kıdem tazminatı almaya hak kazanır.

Orka IK Yönetimi

Siz de işe başlama ve ayrılma tarihi, son brüt maaş, kümülatif vergi matrahı bilgileriyle hak edilen kıdem tazminatını yaklaşık olarak hesaplayabilirsiniz. Daha profesyonel bir IK yönetimi için Orka Bilgisayar uzmanlarından destek alabilirsiniz.